Modern yaşamın çok daha pratik hale gelmesinde rol oynayan mobil uygulamalar, kullanıcılar tarafında popülaritesini korumaya devam ediyor. Hatta ComScore’un Global Mobile Report adlı araştırmasına göre İngiliz tüketiciler, dijital platformlarda geçirdikleri sürenin yüzde 46’sını mobil uygulamalara ayırıyor ve mobil web’e ayrılan zaman ise yüzde 10 oranında kalıyor. Hatta yalnızca İngiltere’de mobil bankacılık uygulamaları üzerinden yapılan ödeme işlemlerinin geçtiğimiz yıl yüzde 54 oranında olduğu göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki dönemlerde daha da çarpıcı gelişmeler yaşanacağını öngörebilmek mümkün.
Bu bilgiler ışığında, mobil dünyanın dijital reklam alanında da önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Özellikle uygulama içi reklamların hedef kitleyle doğrudan etkileşime geçmek için fırsatlar sunduğu ortada. Ancak bu tür reklamlarda gösterim (impression) oranlarının ve fill rate’in (doldurma oranları) düşük olduğu sıklıkla gözlemleniyor. Bu nedenle etkili teknolojik çözümlere ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada header bidding, bu alanda etkili olabilecek ve uygulama içi reklam envanterlerinden yüksek kazanç elde etmeyi sağlayabilecek bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Gelişmiş bir programatik satın alma tekniği olan header bidding, diğer tüm yöntemlerden ayrışarak yayıncıların envanterlerini birden fazla ad exchange’e eş zamanlı olarak sunmasını sağlıyor. Bu da envanterlerin gerçek değerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor.
Peki mobil uygulama reklamlarından header bidding’den nasıl fayda sağlanabilir, ne gibi avantajlar elde edilebilir?
Taleplere Açık Olmak
Header bidding, bir süredir masaüstü ve mobil web’de reklam taleplerini karşılamak için kullanılıyor. Mobil uygulama ekosistemindeki reklam taleplerine yanıt olabilecek bu çözüm, geleneksel reklam ağlarından mobil dünyaya henüz giriş yapmış olan DSP’lere (Demand Side Platform – Talep Yönlü Platform) kadar mobil odaklı tüm oyunculara hitap ediyor.
Uygulama içi header bidding çözümü, masaüstü ve mobil web’de olduğu gibi yayıncıların her bir impression için birden fazla kaynaktan teklif alabilmesine imkan sağlıyor. Bu da çok daha fazla alıcıya ulaşabilmenin mümkün olduğu anlamına geliyor. Buna ek olarak, header bidding sayesinde talep sunan partnerlerde yaşanan çeşitliliğin yayıncıların kullanıcılarına çok daha iyi bir uygulama içi reklam deneyimi sunabilmelerinin önünü açtığı da söylenebilir.
Reklam Gelirlerinin Artması
Mevcut waterfall temelli yaklaşımda, ortalama CPM (Cost Per Mille – Bin Gösterim Başına Ücret) modeli üzerinden karar veren ya da RTB (Real Time Bidding – Eş Zamanlı Açık Artırma) talep kaynaklarından gelen teklife razı olan yayıncıların elde edebilecekleri gelir potansiyelinden mahrum kalmaları söz konusu olabiliyor. Ancak header bidding ile iş ortaklarınızı sıraya koymanız gerekmez. Bu sayede tüm alıcılar impression’ınınıza ödemek istedikleri değeri, eş zamanlı olarak açıklarlar. Sonuç olarak, en yüksek fiyatı veren gösterimi aldığından gelir kaybının da önüne geçilmiş olur.
Waterfall’ın Saf Dışı Kalması
Geleneksel waterfall tabanlı entegrasyonlar, yayıncıların birtakım teknik zorluklarla karşılaşmalarına da yol açabiliyor. Yayıncıların waterfall’dan verim alabilmeleri için ise reklam sunucularının önceliklerini optimize etmeleri gerekli. Fakat bu tür güncellemeler de mobil uygulamanın güncellenmesini ve uygulama mağazasına tekrar onaya sunulmasını zorunlu kılıyor.
Header bidding yönteminde ise waterfall yönetimine ve söz konusu optimizasyonların hiçbirine gerek kalmıyor. Süreci hızlandırmayı sağlayan bu yöntem ile doğal olarak zamandan ve maddi kaynaklardan tasarruf etmek mümkün olabiliyor. Siz de firmanız için en uygun reklam teknolojilerini uygulamak ve yeniliklerden haberdar olmak istiyorsanız hemen ReklamStore hesabınızı oluşturun, zaman kaybetmeden kazanmaya başlayın.